30 Mart 2009 Pazartesi

(: Hoş Geldin Bahar :)



Çook mutluyum bahar geldi, havalar cıvıl cıvıl içimiz kıpır kıpır. Havanın iyi olması insanın ruhunu da etkiliyor, neşe doluyor. Baharla birlikte ekim işleri de başlar. Toprakla uğraşmak eğlenceli ve huzur verici bir iş benim için. Dün babam ve ben bahçe işlerine verdik kendimizi bütün bahçeyi sürdük, otlarını biçtik ve yeni fideler diktik. Toprağa bir şeyler ekmek, dikmek ve onların büyümesine katkıda bulunmak sonra mahsulü taze taze toplamak tarif edemeyeceğim bir duygu:). Sabahtan akşama kadar çalıştım ama yorgunluk hissetmedim, okadır saat evde otursam daha çok yorgun hissederdim kendimi. Bir şeylerin yetişmesinde katkıda bulunuyorsun, onlarla uğraşıyorsun, seviyorsun. Sonra yetişen mahsulden sen, eşin dostun, hayvanlar, toprak nasipleniyor. Gerçekten yazıya dökemediğim bir duydu. İnsan hep sevdiği şeyleri anlatır ya sürekli başkalarına bende baharla birlikte başlarım bahçeden bahsetmeye arkadaşlarıma:). (Erik ağacı erken açtı, yaa çilekler tutmadı, domatesler güzel oldu…). Her yerde olduğu gibi toprağa da ne kadar emek verirsen o kadar karşılığını alırsın.
Benim gibi toprakla uğraşmayı sevenler varsa bana takıla bilir bahçede iş çookk:) (PUB 150 sınıfı)
Geldi bahar ayları geyşedi gönül yayları.
(babaannem)

28 Mart 2009 Cumartesi

My experiences in Darulaceze

When did you think about dead latest? Have you ever cried for dead? or Have you ever seen humbleness in somebody’s eyes? I did, When I went to Darulaceze, I did all of theese. I thought about dead. I cried for dead, and I saw humbleness in somebody’s eyes. The week which is my first week on practicum project, was only an assignment for me. I have decided to work in Darulaceze which is in Kayışdağı, becouse it was closer than the others, but not much, only one week later it become really big opportunity for understanding life and humbleness. Darulaceze is very old foundation, like the people who live in it. These people have a lot of differences their lifestyles, their jobs, and their cultures different from eachother.

Darulaceze has founded in 1985 by goverment. Their aim was “helping people” who are helpless , old and without relations. Now they are a servant with humbleness people at a lot of difference center. They accept somebody who wants to help them for looking after old people. Four months ago my three friends and I have started to work there. I was afraid on first week. Because going to Darulaceze was an assignment for me, and I did not know anything about what should I do. Three weeks later , I become a person from them, because I was working with patience and love. If you do not like to go there, you can not work easily. The necesity is “Patience and Love”. I have done a lot of importance thing. Also they had to go to educational activities, but they were not going to them, so our function was talking with them convincingly, with our struggle they persuaded to go activities. We have made designed some jewelery , we have painted wooden objects. Designing, and painting was easy, but persuading people was the most difficult one. They were very obdurate.

We worked on women part. There were some women, and I guess I will never forget them. One of them is Mrs. Mehpare. When she was a child her family have emigrated to Izmir (Turkey) from Egypt. People are calling her as “our exhilarating” becouse you can not see her sour faced. She smiles everytime. People admire her words. Everytime she is giving thanks to God for everything. Acording to her , everybody should have own philosophy. In this philosophy there should be thanks, virtue, respect, and love. I have learned a lot of things from her. Speaking with her enormous spirit in order to me.

There was a different women who I can not forget. She was a bit different from the other women. She was the granddoughter of “Sadrazam Mehmet Pasha” sardazam means:
In Ottoman empire , there is a king, and some people are his assistance. Sadrazam is the best assistance of king. She told me her lifestory. Her name is Nimet Saba. Mrs. Saba was very old. She is 92 years old. She said that she had worked as a model in Paris. While the people who walk on Paris streets saw her , they always said that: “Oh la, la.. you are looking like Venus. ( Venus is a mytologic god from Greek ) she knows three language. They are French, Greek , and Italian. She has had a film studio in Paris, but then she have become poor. I have wondered how she become poor, but she did not talk about this, so she had to stay in Darulaceze. She was missing her early life, because she was living in palace,but now she is living with a lot of people. Still the was giving thanks to god. Unfortunately the officals gave us the bad news. Two weeks ago Mrs. Saba has been dead. Still I am really upset. But what can I do? Nothing. Becouse it is real life.

In conclusion, Darulaceze was really big experience for me. I have met a lot of old women. I learnt to design jewelery and painting wooden objects. I learnt one more thing. We are living in a different world, and in this world there are dead and live. Mrs. Saba taught me this life lesson. I will never forget the people who are living in Darulaceze, and I keep to go there.

25 Mart 2009 Çarşamba

Pazar gününü iple çekiyorum…

Bir an önce sokaklarda bangır bangır çalan şarkılar bitsin, hem de seviyesi iyice düşen atışmalar bitsin artık. Parti liderlerinin mitinglerde bir birlerine söyledikleri laflar, insana sokak kavgasındaymış hissi vermeye başladı. Küçük büyük herkesin ilgisi şuan onlarda ve onların bir birlerine hitapları hiçte doğru değil. Bu atışmalardan birisi;

ERDOĞAN'IN AFYON'DAKİ SÖZLERİ-İlk olarak Başbakan Erdoğan, çözüm çağrısına karşılık olarak CHP liderinin açıkladığı işsizlik ve yoksullukla mücadele paketine Afyon mitingi sırasında alaycı bir üslupla şöyle cevap verdi: "Deniz Baykal diyor ki 'TL’nin değeri çok yüksek, bunu düşürmek lazım..’, sen git işini yap. Bu işi öğrenmen için daha çok fırın ekmek yemen lazım.”-

BAYKAL'IN SİNOP'TAN YANITI-Baykal, Erdoğan’ın bu sözlerine Sinop mitinginden çok sert cevap verdi: “Bu üslup bir başbakan üslubu değil, bu, bir maganda üslubudur maganda! Sen iktidar olmuşsun ama adam olamamışsın ve bana öyle geliyor ki 40 fırın ekmek yesen de olamazsın.”

ERDOĞAN'IN KAYSERİ'DEKİ SÖZLERİ-Karşılıklı söz dalaşının sürdüğü mitinglerde sıra Başbakana gelmişti ve Erdoğan, Baykal’ın, Sinop mitinginde kendisiyle ilgili sarf etmiş olduğu sözlerden dolayı hukuk yoluna başvuracağını açıkladı: “Benim aldığım terbiye, edep dersi sana cevap vermeye müsaade etmez. Bu makamı bana teslim eden halkıma saygısızlık eden bir kişiyi hukuka taşıyacağım.”

BAYKAL'IN ADIYAMAN'DAN YANITI-”1 Mart Pazar günü Başbakan Erdoğan Kayseri mitinginde halka seslendiği sıralarda Baykal da Adıyaman’daydı. İki liderin meydanlardaki atışmasının geldiği son safha Erdoğan’ı kaçmakla suçlayan Baykal'ın, Adıyaman mitingi sırasında Başbakan Erdoğan'ı televizyon ekranlarında yüz yüze tartışmaya davet etmesi oldu.

http://secim.samanyoluhaber.com/haber/140125/meydanlarda-gerilim-tirmaniyor/

Bir yandan da şu gerçek geliyor insanın aklına. Bizim toplumumuz böyle tartışmaları seviyor. Parti başkanları mitingde yapacaklarından bahsederken, önündeki topluluğa bir bakıyor anlattıklarına karşı bir coşku göstermiyorlar. Parti başkanı da bakıyor ki bir hareketlenme yok hemen başka bir partiye laf atıyor ve mitingdeki insanlar birden coşuyor. Böylece partiler arası seviyesiz atışmalar başlıyor. Tabi ki ne olursa olsun liderlerin de olayı abartmamaları gerekiyor. Velhasıl Pazar günü seçim gerçekleşsin de bunlarda sona ersin inşallah.

23 Mart 2009 Pazartesi



Siyah saç beyaz defterle geldim, siyah defter beyaz saçla gidiyorum.
( Sagopa Kajmer)




Tek cümle ile hayatımızı ne güzel anlatmış Sagopa. Yorumlarınızı bekliyorumm:).


19 Mart 2009 Perşembe

KOLERA
Bir adamın adı çıkacağına bence canı çıksınBir ağaçta gül de biter diken de kuru bir dalsınBiri bilmeyen bini nerden bilsin, bundan böyleBez alırsam musuldan bak kız alırsam asilden
Sıçan çıktığı deliği bilir,2 gözüm tetiktedirYakama bir dua iliştir, o duydğunu yetiştirirKendini benimle geliştirir, koordinatım finiştirRuj yakanda rapse, giderine giderim hep, değiştir.
Görürdü elmas muamelesi az olsaydı eğer kumBenden başka ben yok ama uyu ayakta gözünü yumDeğişteremezsin beni, kasma boşa ben buyumBiraz huysuz biraz kırık ben kendimle mutluyum
Çokmu battı gözüne usturuplu oturuşum benimNerem doğru hammie olmasın mı eğri ümitlerim?Değişeceğine söz vermiştin ama daha demin Huyun olur abartma açıktan geç alarga Ha ha ha İşte hayatın böyle boş bir kahkahaDudaklarımdan dökülür yapraklarHüzzam makamında savrulur boşvermişliğim 4 bir yana 4 nala kötü günlerim iyilere nazaranSayıca fazlaBak şu tıfıla yürür kasıla kasıla, uymadın mıHiçbir kılıfa açta elini bakayım falına Bak canım senin falın falanmış. Alnın karışlanmış buna alış, bak benim yüzümde bir karış. Bu diyardan sıvış
Bağlı hayatım pamuk ipliğineEşkiya bu hükümdar dünyayaAdemin havasına kurbanGerdanıma urganı bağla As bilemediğim her soru için beni.Yık domino taşı misali bir kere de Hop devir beni evir çevir susturBırakmadı peşimi bu ne divane kuldur..
SAGOPA
Her sene birimiz için kurban olur kuzu koyunYaşamak değil oyun, ummadığın anda kesilir boynunEteğini indirmek istediğin için hayat fahişe sana göreŞahitlik etsin suçlarına, komut ver köre!..Ben kimseyi kaybetmedim, herkes beni kaybetti.Biraz ayıp etti, bazen yalnızlık da heybetli.Yaşadığım oda kasvetli. malesef ihtiyacım olan iş rüşvetliKaramsar adam hikmetliNaziklikten bıktım, kaba olmam kendime küfürBana derin ve deneyselsin diyen moronlara cevaplar üfürYaşam sirk sahnesi, jonklör veya cambaz.Kendi kader tayininde her insan, bir kumarbaz.Saçımı beyaza boyayan hayat ressamının elleri kadar hafiftirTekmesi kaderin.Evet, kuzen derinim. Derin bir bolca daldımTüpümde oksijen bitmek üzere yardım edin!..Kabre gömsen beni, kaç liradır kefaletin..?
Bağlı hayatım pamuk ipliğineEşkiya bu hükümdar dünyayaAdemin havasına kurbanGerdanıma urganı bağla As bilemediğim her soru için beniYık domino taşı misali bir kere de Hop devir beni evir çevir susturBırakmadı peşimi bu ne divane kuldur..
Sagopa Kajmerin bütün şarkılarını seviyorum ama bu benim favorim.


16 Mart 2009 Pazartesi

Dünya Su Forumu




16-22 Mart 2009 tarihleri arasında gerçekleşecek olan 5. Dünya Su Forumu İstanbul'da başladı. İlk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meçlisi ve Genç Su Forumu birlikte etkinliklere başladılar. Dün "Suyun Duvara Yansıması" başlığı altında Graffiti etkinliği gerçekleştirdiler. Taksim ve Kadıköy Meydanlarında gerçekleştirilen Graffiti çizimleri yoğun ilgi gördü. Aynı zamanda meydanda standlar kuruldu ve su formu hakkında bilgilendirmeler yapıldı. Bu tip etkinlikler devam edecek miş.

8 Mart 2009 Pazar


Aşk herkesin yaşta herkesin başında. O kadar kuvvetli bir duygu ki senelerce etkisini yitirmiyor. Esra ablam aşkın o tükenmezliğini bana hissettirdi. Esra abla huzurevinde kalan ablalardan biri, kırk yaşında. Rahatsızlığı konuşmakta zorlanması ve ellerini tam olarak kullanamaması, bu rahatsızlığına rağmen her işini kendisi yapıyor çok titiz birisi. Odası aynı bir ev gibi her şeyi var. Bu hafta gittiğimizde bizi ve Güzel ablayı odasına çay içmeye davet etti. Güzel abla, Esra ablanın en iyi arkadaşı, üçümüz davete icabet ettik, çay ile birlikte sohbet başladı. Bir zaman sonra konu aşk’a geldi. Güzel ablada ‘Esra’nın da bir sevdiği varmış köyde’ dedi:). Tabi Esra abla utandı ve sırrını söyledi diye kızdı. Israrla konunun üstüne gittik ve Esra abla anlatmaya başladı. Konuşması zor anlaşılıyordu ama sevdiğini anlatırken ki mimikleri ve gözleri her şeyi anlatıyor insana. Anlatırken uçuyordu sanki mutluluktan. Seneler önce köyde( Siirt) tanışmışlar ve o gün bu gündür Esra abla unutamıyor muş. Adamda Esra ablayı seviyormuş, istemiş babasından. Adam işsiz diye babası kızı vermemiş. Sevdiği kaçalım demiş ama Esra abla kabul etmemiş. Bunu üzerine üç ay hasta yatmış ellerinde ve konuşmasında sorunlar oluşmuş. Üç ay sonra Esra abla beni köye götürün demiş. Esra abla diyor ki onu görünce biraz düzeldim ayağa kalktım, vücudundaki diğer problemler geçmemiş. Tüm bu olanlara rağmen hâlâ birbirlerini seviyorlar. Esra abla her yaz onu görmeye köye gidiyormuş. Diyor ki gittiğimde hoş geldin demeye geliyor, nasılsın? diye soruyor o bana yetiyor diyor Esra abla. Tüm bunları öyle bir anlatıyor ki bir yandan tuhaf bir mutluluk bir yandan burukluk oluyor içinde. Resmen oturduk ağladık hep birlikte. Allah inşallah onları bir gün kavuşturur. O sırada Güzel abla karşımızda gülüyor. O aşk nedir bilemeyen bu yüzdende inanmayanlardan. Onun yerinde kim olsa inanmazdı. On beş yaşındayken kır beş yaşında bir adama vermişler istemediği halde. Üstelik adam evliymiş, kuma olarak gitmiş, üç çocuğu olmuş çocuk yaşta. Şuan kırk dört yaşında ve huzurevinde, hasta olunca kocası sana bakamam anca çocuklara bakarım demiş Güzel ablada huzurevine yerleşmiş.

Esra abla gibileri görünce insanın aşık olası geliyor, kavuşamamasına rağmen sevmesi bil yetiyor.















Get this widget Track details eSnips Social DNA

5 Mart 2009 Perşembe

Bu güne kadar gördüğüm örneklerden yola çıkarak bu genellemeyi yapıyorum. Evde ailesi ya da akrabaları ile özelliklede babası ile iletişimi iyi değilse bir çocuğun, sosyal hayatta pasif oluyor. Ailede oturulup hep birlikte sohbet edilmiyorsa o çocukların konuşma özellikleri gelişemiyor. Çeneleri laf yapmıyor yani:). Bunun en iyi örneği benim. Ben babamla pek konuşmam, konuşamam babamın çok sert ve korkunç biri olduğu için falan değil. Tam aksine babam yumuşak huylu biridir. Konuşamamamın nedenini küçüklüğümden beri babamla aramızda sürekli bir diyalogun olmamasına bağlıyorum. Babamla oturduğumuzda konuştuğumuz konuşlar sınırlıdır, çok kısadır. Bu durum sürekli zihnimi meşgul etmiştir. Çünkü konuşamamam hayatım boyunca büyük sorun oldu benim için. Aklımdan geçenleri söyleyemezdim, özelliklede lisede başımı yakmıştır bu durum. Bilirdim ama kalkıp söylemezdim. Üniversiteye geldiğimden beri kendimi konuşmaya itip duruyorum. Bazen hiç yapmayacağım şeyleri bile yaptırıyor bu durum. Öncede sınıf arkadaşlarımla bile rahat konuşamazdım şimdi, herkesle konuşmaya çalışıyorum:). Tabi ki bunların faydasını da görüyorum yavaş yavaş eskiye nazaran daha iyi durumdayım. Yaptığım bu genellemeyi sadece kendimden yola çıkarak söylemiyorum. Çekingen ve pasif gördüğüm herkese sormuşumdur ‘ evde nasılsın?’ diye. Genelde bunların hepside aile içinde de aynı olduklarını konuşamadıklarını söylediler. Bu ömrü boyunca sus pus oturuyor anlamına gelmiyor tabi. Böyle bir genelleme yapıyorum bilmem yanlış mı? Velhasıl neymişş çocuklarımızla oturup sohbet edecekmişiz her konuda!