27 Kasım 2008 Perşembe

Yüksekovalılar'ın Kafsı Karışdı

Seçimden Biçimlendirmeyi kaldır




Çarşamba günü haberlerde izledim Hakkari Yüksekova'ya daha yeni trafik lambaları konulmuş. Çok garip geldi inanamadım.İnsanlar araba kullanıyor ama trafik ışıkları yok. Nasıl anlaşıyorlardı acaba? Oralara otomobil gidebilmiş ama trafik lambaları gidememiş ne garip bir durum. Bu durumda kim suçlu bilemiyeceğim. İnsan oğlu trafik ışıklarını '1868'de Gervett A. Morgan 'ın elektrikli trafik ışıkları'nı geliştirmesiyle' kullanmaya başlamıştır. Yıl 2008 trafik ışıkları Hakkari Yüksekova'ya yeni ulaşabildi. Neyse ulaştıya buna da şükür. Çarşamba günü izlediğim haber de muhabir Yüksekova daki insanlara soruyor; Bu kırmızı, sarı ve yeşil ışıkların anlamları nedir? cevaplar şöyle:

- Kırmızı geç, sarı dur, yeşil de geç.

- Kırmızı dur, yeşil geç, sarının bir anlamı yok.

- Kırmızı geç, sarı geç,yeşil geç dedi birisi. Muhabir 'peki ne zaman durcaz?' diye sordu. Adam biraz düşündükten sonra 'kırmızı da durcaz' dedi.

- İsmail K. adında bir yaya '' kırmızı ışıkta ne yapılır?'' sorusuna '' kırmızı ışıkta duran minibüsten inilir veya minibüse binilir'' cevabını verdi. :)

Haberi gülerek izledim ama ağlanacak halimize gülüyoruz . Bu haberi bir arkadaşıma da anlattım inanamadı, nasıl trafik işaretleri olmaz orda diye şaşıracağına, nasıl trafik ışıkları'nın anlamlarını bilmezler diye şaşırdı:) İşte böyle Hakkari Yüksekova'da trafik ışıkları yöre halkı'nın kafasını karıştırmış durumda. Zamanla onlarda alışcaklar ışıklara. Artık yaşam kültürlerine trafik ışıkları da katılılmış oldu böylece.

23 Kasım 2008 Pazar

Erkeklere Nasıl Güveneceğiz

Allah’a şükür bir sevgilim olmadı diyorum. Çünkü sadece üzüntü verdiklerini görüyorum. Bu aralar edindiğim tecrübelere göre erkeklere güvenmemek gerektiğini anladım. Tamam, hepsi aynı değil ama çoğu böyle güvenemiyorsun. Yüzüne canım cicim diyorlar arkanı döndüğünde gözleri başkalarında. Bu güne kadar gördüğüm ilişkilerin geneli kötü bitti ve bu ilişkilerin hepsi erkeklerin yaptığı hatalar yüzünden bitti. Artık bilmiyorum bu erkeklere nasıl güveneceğiz. Allah biz kızların yardımcısı olsun. Birisi bana erkeklere nasıl güvene bileceğimizi söyleye bilir mi? :)





Güzel Bir Cuma Günü


Cuma günü scott Andrew Christensen’ın dersi vardı. Hoca gelmeyince arkadaşlarla (Şeyda, Ceyda, Fatma, Naz, Betül Albayrak) sinemaya gitmeye karar verdik. Ben çok sevindim sınıf arkadaşlarımla ilk sosyal faaliyetimiz oldu inşallah devamı da gelecek. Gittiğimiz film Osmanlı Cumhuriyetiydi. Açıkçası film’i beğenmedim hiç beklediğim gibi değildi. Zaten benim için önemli olan film değildi, hep birlikte vakit geçirmekti. :)Sınıfımı ve arkadaşlarımı çok seviyorum.

13 Kasım 2008 Perşembe

OTOBÜS SOHBETLERİ

Her gün okula gitmek için İ.E.T.T. otobüslerini kullanıyorum. Bazen otobüste birbirini tanımayan insanların sohbete koyulduğunu görüyorum. Bunu genelde yaşlılar yapıyorlar. Aslında güzel bir durum insanlarımızın ne kadar samimi, insancıl olduğunu görüyoruz. Bu sohbet e ilk olarak yanında oturan'ın memleketini sorarak başlarsın muhabbet kendiliğinden sürüp gider zaten. Okul,iş,siyaset,trafik derken yol biter. Tabi birde dedikodular vardır insanların fıtrat'ı gereği en sevdiği sohbettir bu. Dedikodu gibi olmasın ama diye başlanır ve sonu gelmez. Dün evden biraz geç çıktım koştura koştura okula yetişmeye çalışıyorum. Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçicem trafik Kavaçıkta tıkandı ve dersin başlamasına otuzbeş dakika kalmış. Sürekli saate bakıyorum bir yandan da kitap okuyorum. Yanımda oturan teyzede çok sıkıldı belli oflayıp duruyor. Birden bire ' bu köprü trafiği de sıkıyor insanı senelerdir buna çare bulamadılar gitti' dedi. Bende evet teyze malesef dedim kitap a devamettim. Teyze okuyormusun kızım?,Nerede okuyorsun?,Hangi bölüm?,Kaç yaşındasın?,Nerelisin? sırasıyla sordu bunları bende tek tek cevap verdim ve kitaba devam ettim.Bir süre sonra teyze başladı torunlarından sözetmeye torunu'nun nerde okuduğundan, nasıl biri olduğundan. yaşına kadar biliyorum artık. :) Sonra teyzenin dişlerinde sorun varmış onları anlatmaya başladı ben artık kitapı bıraktım teyzeyi dinlemeye başladım.Teyze arkada ki kızların dedikodusunu yapmaya başlamıştı ki benim inme zamanım geldi. Bir dolu dua ile beni uğurladı.
Bu sabahta otobüste derin bir konu vardı iki kişiyle başlayıp neredeyse tüm otobüsün katıldığı bir sohbetti bu. Gündüz vakti yük arabaları'nın trafiğe çıkmasına tepki vardı. İki amca 'bunları gündüz vakti koymamak lazım yolu kapatıyorlar'diyordu. Bir kaç amcada 'ne yapsın adamlar işlerimi aksasın. Aslında bu özel taksiler tek kişiyle yola çıkmasın en az dört kişiyle yola çıksınlar' diyordu.Bazıları yandan geçen arabalar hakkında yorum yapmaya başladı. Arabalarda tek kişinin olmasına sinirleni yorlardı.Bir kadın jeep'i ile gidiyordu 'bak koca arabada bir kişi var adaletsizlik bu' diyordu arkadan birisi. Ama eminim onuda arabası olsa oda aynısını yapardı.Daha sonra bu grup ülke ekonomisine daldı. Bizim insanımız para yok der ama lüksten de geri kalmaz krediyle de olsa araba alır falan diye başladılar yol boyu sürdü bu muhabbet.Bu, milletimizin lüksü sevme olayına bende katılıyorum. Mesela arabayı ela alırsak.Dünya da otomobil ve benzin fiyatları'nın en yüksek olduğu ükle Türkiye ama en çok araba kullana ülkeler arasındayız. Velhasıl otobüs sohbetleri güzel oluyor. Trafik çok oluyor insanlarımız da böyle çözümlerle bu vakitleri güzelleştiriyorlar.